Birliğimden izine ayrılırken En yakın dostum Ali´ye söz verdiğim gibi köyüne uğrayıp karısı Hacer´e yolladığı koliyi teslim etmeye gelmiştim. Bahçe içindeki köy evinin kapısını çaldığımda karşıma çıkan 25 yaşlarında görünen genç kadın suratıma merakla baktıktan sonra kim olduğumu ve nereden geldiğimi anlatınca suratında oluşan aydınlık ve sıcak bir tebessümmeyle karşıladı. Ali karısına olan hasreti suratından askerden devamlı firar ettiğinden dolayı bütün beş yıldır askerliğini tamamlayamamıştı. Son bir senesini firar kabahatinden aldığı ceza sebebiyle askeri ceza evinde geçiren Aliyle ben de ceza evinde görevliyken tanıştım ve iyi dost olduk. Ev köyün bir iki km kadar dışında kalıyordu. Kapıyı açan köylü kadının hoşluğu ve sansasyonel edası karşısında konuşmakta zorlanıp bir şeyler gevelemeye çalışırken içeriden kapıya kadar gelen ufak kız çocuğunu görünce Ali’nin devamlı anlattığı sevgili kızı ufak Cevriye olduğunu anlayıp cebimden çıkardığım çikolatayı elini alevlendirdim. Kadın beni içeri davet edip mutfaktan çabukla getirdiği bir tas soğuk ayranı ikram ettiğinde çok susamış olduğumu hatırlayarak minnetle alıp kana kana içtim. Ayranın buzdolabından çıkmış gibi soğuk olması, elektiriğin olmadığını bildiğim bu evde bunu nasıl muvaffak olduklarını düşünmeme yol açarken, şehir çocuğu olmamdan dolayı köy yerlerindeki yiyecek gizleme şartları hakkında hiçbir bilgim olmadığını düşünerek kendimi bir nevi cehalet gibi hissettim. Kadına saf saf ayranın yaz gününde nasıl olupta bu denli soğuk olduğunu sorunca, içten bir davranışla beni mutfağa götüren genç kadın dört beş kat hasırın altında toprağa kazılmış bir ufak sandık büyüklüğündeki deliğe dizili birkaç testiden birini çıkartarak bana uzattı. Testi gerçekten de buzdolabından çıkmışçasına buz gibiydi. Dar mutfakta kadınla sıkışık bir halde bir aradayken genç dişi vücudundan yayılan tahrik edici kokuyu zevkle içime çektim. Kadın benim kendisinden etkilendiğimi sezmiş gibi mutfaktan mahcup bir ifadeyle çıktı. Arkasını gizeme yürürken kalçalarının sağa sola salınımlarını izlemek kasıklarımda sezdiğim yakıcı bir sıcaklıkla beraber kalbimi atışlarını süratlendiriyordu. Ocağın üstündeki tencerede yeni pişirildiği muhakkak olan yemeklerin kokusu saatlerdir bir şey yemediğimi bana anımsatır gibi midem guruldamaya başladı. Kadının hakikatinde kayınvaldesiyle yaşadığını öğreniyordum ama yaşlı teyzeyi çevrede göremeyince Hacere sordum. Aniden hasta olup ölüm eden kadıncağızı sekiz ay kadar evvel toprağa vermişler. Ali yeniden bir delilik yapmasın diye ona haber verilmemiş. Şu gizeme Hacerin kendi annesi ve babası onlarda kalıyormuş ama onlarda bir düğün için uzaktaki bir köye bu gecelik kalmaya gittiklerinden yanlızlarmış. Kadının samimiyetle yemeğe kalmam için yaptığı daveti azıcıkta sevinçle kabul ettim. Yemekten sonra ufak kızı yatıran Hacer demlediği çayları ince muhakkak kadehlerde verirken meraklı bir ifadeyle Ali ve asker ocağı hakkında sualler sormaya başladı.
Anlattığım eksantrik asker hikayelerini coşkuyla dinleyen genç kadın, bazen olayların detayları ile alakalı sualler sorarak anlattıklarımın uzamasına neden oluyor, bazen de benim köy hayatı üzerine sorduğum suallere bana eksantrik gelen cevaplar veriyordu. Anlaşılan hatun senelerdir yanlız kalmanın verdiği kasvetle sıkılmış, konuşacak birini bulmuş olmanın heyecanı içinde konuşma ve dinleme açlığını gidermek istiyordu. İkinci çaylar demlenip öğrenmem kaçıncı kadehi tamamladığımda saatime şöyle bir göz atınca gecenin biri olduğunu görerek afalladım. ´´Ben artık gideyim“ demem üzerine Hacer azıcık bunalarak istersem bu gece burada kalabileceğimi söyledi. Doğrusu bu gece süreyi yollarını öğrenmediğim bu köylük yerden nasıl gideceğimi dahi öğrenmiyordum. Fazla nazlanmadan zahmet verip vermeyeceğimi sorduğum kadın daha kendine güvenen bir ifadeyle rastgele bir zahmetin söz mevzusu olmadığını, hemen döşeğimi sereceğini söyledi. Çevreye şöyle bir göz dolaştırınca benim nerede uyuyacağıma dair kafamda oluşan suale verecek bir cevap bulamadım. Zira evde bulunduğumuz odadan başka bir oda görünmüyordu. Ufak kız da az ötedeki yer yatağında uyumaktaydı zati. Hacer duvar dibine serdiği büyük bir minderi acilen, oldukça rahatmış gibi görünen bir yatağa dönüştürüp bana orada uyuyacağımı söylediğinde bu kez kadının nerede uyuyacağı hakkında usumda beliren suale cevap çabuk geldi. Benim için serdiği yatağın hemen ötesine serdiği döşeğe de kendisinin uyuyacağını kavradığımda içimi tatlı bir coşku kaplamaya başladı. Kocası Ali´ye ait olduğunu sandığım altlı üstlü pijamayı yatağımın üstüne vazgeçip ışığı kapatan genç kadının karanlıkta kendi döşeğinin üzerine oturup üstündekileri çıkardığını ve geceliğini giymeye çalıştığını anlayınca erkekliğim hevesle sertleşti. Soyunup pijamalarımı giyerek yatağa girerken kadına mahcup bir sesle iyi geceler dileyip sırtüstü uzandığım yatakta hemen yanı başımdaki genç dişinin soluğunu dinlemeye başladım.
Aradan bir saat kadar geçmiş, ben yanı başımda hoş bir kadının uyuyor olmasından dolayı dinlediğim coşkunun tesiriyle hala yatamamıştım. Başımı kaldırıp uyuduğu yere şöyle bir bakınca, art bana dönük yanlamasına uyumuş olan hatunun yorganın altından çıkan çıplak bacaklarını gördüm. Kalçalarına kadar sıyrılmış olan geceliğinin sarihe çıkardığı görüntüyle büyülenmiş gibi doğrularak ne yaptığımı öğrenmez halde kadının arda uzandım. Çıplak bacaklarını okşarken külodunun üzerinden kadınlığını avuçladığım Hacer hiç kıpırdamadan uyuyordu. İyice sokulup sertleşen kamışımı kalçalarının arasına bastırdığımda artık olabilecekler hiç de umurumda değildi. Kadının geceliğini yukarıya sıyırıp elimi karnından yukarıya doğru uzatarak çıplak memelerine eriştim. Büyülü topların avucumdaki temasıyla iyice şehvetlenip muhteşem yuvarlakları sıkmaya başladığımda arttan sarıldığım kadının ağzından hafif bir inilti çıktı ama başka bir tepki gelmedi. Artık kendimi yakalayacak gidişatta değildim. Zati kadının tanıştığımız andan beri gösterdiği sıcak yakınlık, benden kaçmaya çalışmaması, yemeğe kalmam için ısrarı ve en sonunda da bir köylü kadını olarak saatlerce benimle diz dize sohbet ettikten sonra yatıya kalmamı istemesi böyle davranmam için sanırım yeterliydi. Kilodunu çabukla kalçalarından sıyırıp çıkardığımda dahi Hacer hiç sesini çıkarmadan aynı gidişatta uyuyordu. Pijamanın işeme deliğinden çıkardığım kalın bir patlıcanı anımsayan bir buçuk karış uzunluğundaki kamışımı kadınlığına telaşla bastırırken kendimi kaybetmek üzereydim. Ummadığım biçimde ıslak ve kaygan olan deliğe girdiğimde erkeklik uzvumu alev alev yanan bir fırına sokmuş gibi hissettim. Aynı anda kadının ağzından derin bir ohhh sesi çıkınca artık onun da iş birliği içinde olduğundan emin olarak altıma aldım. Hala gözleri kapalıydı ama benim manipülasyonlarıma cevap veriyor güçlük çıkarmıyordu. Kadının içine tekerrür yüklendiğimde bu kez sarihçe zevk aldığını belirtir biçimde ´´ Oyy yanıyom anam“ diye fısıldadığını duydum. Geceliğinin üstünden memelerini ağzımla kapattığım istekli dişinin hafif çığlıklarına aldırmadan hırsla ateşli deliğini pompalamaya başladım. Çıplak derisini derimde sezme lüzumuyla üstümde ne var ne yok çıkarırken, onun da soyunması için bir elimle geceliğini yukarıya doğru çektim. Hala gözleri kapalı olan Hacer ne istediğimi anlayıp üstünden geceliğini sıyırdığında ikimizde anadan üryan kalmış olduk. Sıcak bedenini kendi vücudumla kapatmak en az düzüşmek kadar zevk vermişti. Kadınlığını kalın uzvumla tekerrür doldurduğum kadının üstünde gidip kazançken artık tez etmiyor, bu şahane anların tadını çıkarmaya çalışıyordum. Deliği aletimi öyle sıkıyordu ki sanırım uzun vakittir erkek suratı görmediğinden iyice daralmıştı. Suratına doğru eğilip kırmızı dudaklarını ağzıma aldığım Hacer aynı iştahla bana karşılık verirken hala gözlerini açmamakta ısrar ediyor, sanki ister istemez içine girdiği kocasına hıyanet eyleminin asıl olduğunu görmek istemiyormuş hissini dinlememe neden oluyordu. Doğrusu bu benim çokta umurumda değildi. Netice olarak bu kadınla aşk yaşamak değil düzüşmek istiyordum. Kadının soluklarının süratlenip kendini bana doğru kaldırmasından boşalmaya yakın olduğunu anlayıp hareketlerimi süratlendirdim. Hacer´in doruğa eriştiğini belirten oh´lamaları bağırmaya, daha sonrada isterik çığlıklara dönüşürken kendimi tutmayı vazgeçmiş boşalmak üzere harikulade bir tempoda kadının içine girip çıkıyordum. Dibine kadar dayadığım kamışımdan döllerim tazyikle fışkırmaya başladığında güçlü atışlarımı kadında sezmiş olmalı ki gözlerini kocaman kocaman açarak gözlerime yaşadığı şeye inanamıyormuş gibi bakmaya, aldığı zevkin yarattığı şokla hüngür hüngür ağlamaya başladı. Bana sıkıca sarılmış gidişatta on dakika kadar usul usul ağlayan kadın sonunda kulağıma doğru fısıltıyla;´´ Sağol, çok gereksinimim vardı“ deyince kendimi çok gevşemiş sezerek boşaldıktan sonra kadının içinden hiç çıkarmadığım, hala bir demir gibi sert olan kamışımı hafif hafif yeniden sokup çıkarmaya başladım. Bunun üzerine Hacer altımdan sıyrılarak üstüme çıktı ve uzvumu başından yakalayıp tekerrür deliğine yerleştirirken; ´´ Yaa sen gerçekmisin, nasıl bir şeysin?“ sualine; ´´ Ben sana kocanın askerden yolladığı bir armağanım“ diye cevap verirken genç kadın sevinçle kıkırdayıp yeni bir iştahla üstümde inip kalkmaya başladı…