Anlatacağım olay çocukluk senelerimin geçtiği Adana’da benim başımdan geçmiş olmasa da rastla yapıtı şahit olduğum esrarengiz bir anımdır.
O zamanlar orta mektebe gidiyordum. Mektep yaz tatiline girince babam boş dolaşıp sağda solda serserilik yapacağına mektep harçlığını çıkarsın diye iki cadde ötedeki toptancıda işe soktu.
Toptancı orta büyüklükte bir yerdi, sahibi yılın büyük bir kısmı Irak’ta inşaatlarda çalışarak geçiren birisiydi. O çalışmaya gittiğinde marketi eşi çalıştırıyordu. İsmi Fehime idi: orta kilolarda, azıcık uzun boylu ve esmer derili, ilk görüşte herkesin dikkatini sürükleyecek bir fiziğe bedene sahipti. Semtte elbette hoş kadınlar vardı fakat Fehime ablanın ayrı bir seksiliği vardı.
Fehime abla: 39 yaşlarında, iki çocuk sahibiydi, büyük çocuğu şehir dışında ünv. okuyordu. Kendisi aslen Şırnaklıydı, üstte kaynanası ve kayınları alt katta kendileri oturuyordu. Aksanından dolayı kırık ve yarım yamalak Türkçe konuşuyordu. Daha evvel yalnızca ev kadınlığı yapmış olmasına karşın kısa zaman içinde dükkanını sürükleyip çevirecek kadar yetenekli biriydi.
Benim iş hakkında fazla bilgim olmadığı için daha çok paspas at, paketleri diz ve mülkleri arabaya yükle gibi ayak işlerini yapıyordum. En çokta yeri sürmeyi ve paspası iple sürüklüyordum. Fehime abla, hesap yaparken çaktırmadan tüm bedenini süzüyordum.
Fehime abla, çoğu zaman koltuğa oturmadan domalır gidişatta, bir yanda hesap cihazı diğer yanda defter alıp harıl harıl bir şeyler hesaplıyordu. Hafif esmer deriyi ve kapkara gözleri ile sanki manken gibiydi. Başına taktığı tülbent: Kürt kadınlarının taktığı, türbana benzeyen siyah, saydam ve kenarları altın rengi işlemeli baş örtüsünü bütün olarak başına sarmaz uçları beline ve masaya dokunacak biçimde rahat takardı. Göğüsleri fit bedenine karşın hafif kocaman ve top gibi yuvarlaktı. Giydiği dar gömleğin düğmelerini sanki patlatacak gibi sıkıyordu. Çevreden dolayı kısa etek giyemezdi onun yerine ayak bileklerine kadar inen kot yada kumaş etek giyerdi, eteği uzun olduğu kadar kalçalarını sıkacak kadar dardı, öylesine sıkı giyerdi ki dikkatli baktığınız zaman altında giydiği külotun en İnce ayrıntısını kadar emin oluyordu.
En çokta, sahip olduğu düzgün fiziğinin altına giydiği topuklu ayakkabılarla sosyetik yürüyeceğim diye kalçalarını sağa sola yatırması daha çok güzelime gidiyordu. Kapıya doğru yürüdüğü zaman topuklulardan çıkan sesler dükkanı içinde yankılanıyordu. Bir çok defa bir şeyler indirirken alıcının her tarafını gözü ile gıda gibi süzdüğüne tanık oldum. Kocası en fazla bir kaç ay kalırdı, para hastasının tekiydi, buradaki işlerini halleder etmez hemen geri çalışmaya kaçardı.
Gel zaman git zaman, işi iyi makûs anlamıştım, ilk başlarda zorlandığım bir çok işi artık rahatlıkla yapıyordum. alıcıya bakıyor çevreyi derliyordum, yeniden de iş yorucu değil desem palavra olurdu, özelikle arka taraftaki ambar tertip etmek mülkleri arabaya yüklemek neredeyse tüm günümü alıyordu.
Arka kapıdan ambara mülkler kazanç ve yığın edilirdi. En çokta dükkanın sürücüyü Murat ile iyi geçiriyordum, kendisi bütün bir İstanbul piçiydi: ağzı iyi söz yapıyor ve pazarlama eforu güçlü, yapılı, uzun boylu ve yakışıklı birisiydi. Mahsulleri Murat getirip götürdüğü için en çok surat göz olduğumuz bireyde oydu. Özelikle işverenin karısı ile araları iyiydi. Fehime abla, sık sık Murat ile şakalaşır ve dalaşırdı, Murat’a bir kaç Kürtçe kelime dahi öğretmişti, ‘ Bi xer hatin’ güzel geldin, oxhir ve güle güle. Hatta Fehime abla, aralarında dokuz yaş olmasına karşın ileri giderek, kızdığı zaman sikerim seni anlamına gelen ‘ ez tennım’ sözcüğünü Murat’a karşı sık sık kullanıyordu. Murat’ta işvereni ve yaşça büyük bir ablası olmasına veriyor diye düşündüm gülüp geçiyordu.
Pazar günleri tek dinlenebildiğim gündü, o gün de ailem pikniğe gidecekti, benimde gelmemi istediler fakat pazartesi işler yoğun olacağı için uzanıp dinlenmek istedim. Akşam beş gibi uyandım bizimkiler daha gelmemişti, o dakikadan sonrada uyku yakalamadı. Ne yapacağım derken usuma pazartesi gününün ne kadar yoğun olacağı geldi, dükkanın anahtarı bende olduğu için en azından yarınki işleri rahatlatırım diye dükkanına doğru yola koyuldum.
O gün mülkler gelmeyecek olmasına karşın dükkanın arka kapısı açılmıştı. Azıcık daha yanaştığımda sürücü Murat’ın otomobilini azıcık uzağa park edilmiş olarak gördüm, neticede tanıyorlar konukluğa gelmiştir diye düşündüm fakat neden buraya değilde uzağa park etmiş, Çevrede bir eksantriklik vardı. Kapıyı hafifçe iteklediğimde kilitli olduğunu fark ettim.
Kapıyı açıp içeri girildiğim anda Fehime’nin sesi ve yanında başka bir erkeğin sesi de geliyordu. Bir kaç adım attıktan sonra ne göreyim: Bizim işverenin karısı Fehime abla, elleri ile Murat’ın bacaklarını iyice anlamış sikini yalıyordu. Afallamışlıktan neredeyse ufak dilimi yutacaktım, gördüğüm gidişata mı şaşırmayım yoksa Fehime ablanın tıpkı porno yıldızları gibi sakso sürükleyişine mi? Hem de ne sakso, adamın sikini koparacak gibi büyük bir iştahla yalıyordu.
Süratlice görünmeden uygun bir yere geçtim ve önümdeki manzarayı izlemeye başladım. Fehime ablayı her ne kadar seksi bulmuş olsam da: daha çok kocasına sadık bir eş, bir ev kadını ve namuslu bir kadın olarak öğreniyordum. Sanki o semtin dayanak sever ve iffetli kadını gitmiş yerine, tuttuğu genç adamın sikini koparırcasına yalayan birisi gelmişti.
Fehime abla, eteğini baldırlarının arasına sıkıştırmış, çalışmanın getirdiği sıkı bedeni ile eğilmiş, bacaklarındaki ve baldırlarındaki adaleler terden tüm bedenine yapışmıştı. Murat’ın boyundan ve cüssesinden az çok nasıl bir nasıl sike sahip olduğunu kestirilebilirdi fakat bu kadar büyük olacağını ben dahi varsayım edememiştim.
Fehime abla, Murat’ın uzun sikini ancak bir kısmını yutabiliyordu, çok büyük kısmı hâlâ dışarıda kalmasına karşın kusacak gibi oluyor ve boğazından gelen cop diye bir ses ile gözündeki yaşla boğazından çıkartıyordu.
Fehime abla, bir elini Murat’ın bacağından destek alarak dururken, diğer ile Murat’ın tişörtünü yukarıyada yakalamıyordu. Durduğum yerde her şey net olarak görülüyordu. Fehime, önündeki yarısına kadar tükürük ile ıslanmış siki sallanırken ağzı ile yakalanmaya çalışıyor, denk gelmediği anda dili ile durdurup yine dudakları arasında sanki ezerek emiyordu, her ağzı boş kalışında zevkten dört köşe olan Murat’a kırık ve beceriksiz Türkçesi ile bir şeyler söylüyordu, ben ise hemen azıcık ötelerinde ayaklarımın anlaşmasına ve karıncalanmasına karşın önümdeki manzaradan bir an olsun gözlerimi ayırmıyordum.
Murat, artık daha fazla dayanamayacak hale gelmişti. Ellerini Fehime’nin göğüslerinden sürükleyip entari biçimindeki kıyafeti soymaya çalıştı fakat Fehime henüz sik boğazının derinine yeni girmişti ki sıkıntılı bir ses çıkarırdı, “ kafayı mı yedin, kaynanam her an alta iner” dedikten sonra toparlanmaya başlıdı. Murat, Fehime’nin ellerinden tutarak dilenir gözlerle baktı “ beş dakika daha” dedi. Fehime, ısrara daha fazla dayanamadı ve “yalnızca beş dakika ama daha fazla yok” diyerek yalamaya devam etti.
Fakat Murat bu kere beni daha fazla donakaltarak metot değiştirmişti. Fehime’nin saçlarını topuz yaptığı yer, siyah renkli ve saydam olan tülbendinin içinden emin oluyordu. Murat, bir eli ile Fehime’nin topuz yaptığı yerden yakaladıktan sonra diğer eli ile hemen topuzun altından, ensesinden destek alarak Fehime’nin boğazının yarasına kadar girip çıkacak biçimde süratli bir biçimde sokup çıkartıyordu. İşte o an dedim ki bu gurursuz işini çok iyi öğreniyor. porno izle
Fehime, boğazından çıkan siki her alışında gözleri kan çanağına dönüyor, ambarın içinde yankılanan ‘ gulup gulup’ diye sesler ve kocaman sikin her çıkışında ‘cop’ sesleri yanıma kadar geliyordu. Murat’ın hal ve hareketlerinden kadınlarla alakalı bir geçmişi olduğunu öğrenmiyordum bazende iftihar eten iftihar ete anlatıyordu fakat bu gördüğüm çok değişik bir şeydi. Murat, senelerini ailesine, çocuklarına ve işine vermiş olgun kürt kadının ağzını sanki soluksuz vazgeçerek kendine has teknikler ile ispatlar gibi sikiyordu.
Murat en sonunda dayanamadı ve hırıltılar çıkararak Fehime ablanın dışarıya sarkan göğüslerine boşaldı. Onlar üstlerini değiştirirken, ben ise süratli süratli atan kalbim ile sıvışmaya başladım. Murat’ın haftaya yapalım diye tekerrür dileniyordu, Fehime’nin” haftaya kaynanam konukluğa gidiyor, o zaman olur dediğini duydum. Kapıyı usulca kapattıktan sonra kilitledim ve gördüğüm şeylerin coşkuyu ile eve doğu yola koyuldum.
O gün gördüklerim ve daha sonrada göreceklerim şeyler aklımda büyük yer edinmişti, devamını da araya sıkıştırabilirsem en kısa zamanda en azından anımsadıklarımı yazmaya çalışacağım.